Çekim yasası: Olumlu veya olumsuz düşüncelerin bir kişinin yaşamına olumlu veya olumsuz deneyimler getirdiği inancıdır. İnanç, insanların ve düşüncelerinin "arı enerjiden" oluştuğu ve kişinin sağlığını, servetini ve kişisel ilişkilerini bu yöntemle iyileştirebileceği ve yaşamındaki olaylarda çekici bir enerji sürecinin var olduğu inançlarına dayanmaktadır. Çekim yasasını destekleyen hiçbir deneysel, bilimsel kanıt yoktur ve yaygın olarak sözdebilim olarak değerlendirilir. İnananları tarafından "yasa" olarak anılsa da bu kullanımın doğa bilimlerindeki yasa kavramıyla bir ilgisi yoktur.
Manifesting nedir?
manifest, çekim ve inanç yoluyla yaşamınıza somut bir şey getirmektir, yani düşüncelerinizin gerçekleşmesidir. Bununla birlikte, irade ve olumlu düşünceden daha fazlası tezahür eder. Tespit etmek, hissetmek ve deneyimlemek istediğiniz her şeyi düşünceleriniz, eylemleriniz, inançlarınız ve duygularınızla gerçeğe dönüştürmek, manifest için daha iyi bir tanımlama olabilir.
Nasıl manifest yapılır?
Türkçe’ye ‘tezahür’ olarak da çevrilen manifest kavramı veya çekim yasasına aşina olabilirsiniz. Bu kavram hayallerinizi gerçeğe dönüştürmekle ilgili olsa da, arzu ettiğiniz şeylere doğru yapıcı adımlar atmanızı gerektirir. Bu nedenle, isteklerinizin siz uyurken anında veya bir gecede olmasını beklememelisiniz. Siz de bir şeyleri manifest etmek istiyorsanız, işin uzmanlarının bu tavsiylerine kulak vermek isteyebilirsiniz…
1- Hedefleriniz konusunda net olun
İlk ve belki de en önemlisi olarak, tam olarak ne istediğinizi bilmeniz gerekir. Hayallerinizi hayal eden tek kişi sizsiniz, bu yüzden ister yeni bir ortak, ister sağlıklı bir ilişki, isterse daha iyi bir iş olsun, bunu bilin ve ona sahip olun. Her ne arzu ederseniz edin, önemli olan bir şey var: Niyetinizi mümkün olduğunca belirgin hale getirin. Ne kadar açık ve özlü olursanız o kadar iyi. Örneğin, “Ruh eşimle tanışmak istiyorum” demek yerine, o kişinin nasıl görüneceğine dair ayrıntılı bir resim geliştirin.
2- Ne istediğinizi sorun ve kâğıda yazın
Umutlarınızın, hayallerinizin ve hedeflerinizin tam olarak ne olduğunu belirlediğinizde, evrene ne istediğinizi sormanız gerekir. Bu, çeşitli şekillerde yapılabilir: dua, meditasyon, görselleştirme, niyetlerinizi yüksek sesle söylemek, bir vizyon panosu ve/veya tezahür ettirmek istediğiniz öğelerin resimleriyle dolu bir kutu olan bir "gelecek kutusu". Tam olarak ne istediğinizi söylemeniz gerek.
3- Hedefleriniz için çalışmaya başlayın
Manifesting aynı zamanda birlikte yaratma olarak da bilinir çünkü bu sizinle Evren arasında bir işbirliğidir. İşte bu yüzden ne istediğinizi bilmek savaşın sadece yarısıdır, eyleme geçmeden hiçbir sonuç görmeyeceksiniz. Hedeflerinize ulaşmak için hangi adımları atabileceğinizi düşünmek için biraz zaman ayırın, ardından bunları rutininize ekleyin. Örneğin, büyük bir kariyer değişikliği yapmak istiyorsanız, yeni alanınızdaki insanlarla ağ oluşturmaya başlayın ve bir iş görüşmesi için pratik yapın. Kendinizi tezahür ettirirken 'eylemde' olmanın başka bir yolu da kendinize 'Gelecekteki ben ne düşünürdüm?' sorusunu sormaktır. Sebep? Zihninizi yeniden çerçevelemek, başarılı olmanızı sağlayabilir ve sağlayacaktır. Hedeflerinize, hayallerinize ve arzularınıza zaten sahip olan, bunları yapan ve hisseden kişi 'olmak', o kişi olmanıza yardımcı olur.
4- Farkında ve minnettar olmak
Hayal ettiğiniz her şeyi istediğiniz düzende ve zaman çerçevesinde alamayabilirsiniz, ancak ne kadar büyük veya küçük olursa olsun elde ettiğiniz şeyi almalı ve kabul etmelisiniz. Bunu yapmak için bir şükran günlüğü oluşturmayı düşünün. Yatmadan önce, minnettar olduğunuz birkaç şeyi yazmak için 5-10 dakika ayırın. O gün olan her şey, tezahür ettirmeye çalıştığın şeye sizi daha da yaklaştıracak.
5- Her türlü direnişi ve sınırlayıcı inançları bırakın
Zihniyetinizi ve davranışlarınızı değiştirmeye ek olarak, korku ve olumsuz kendi kendine konuşma da dâhil olmak üzere görüşünüzü bulandırabilecek tüm engelleri veya sınırlayıcı inançları kaldırmanız gerekecektir. Kendinize yeterince iyi olmadığınızı, yeterince değerli olmadığınızı, yeterince akıllı olmadığınızı, yeterli olmadığınızı söylemeniz kendinize kurduğunuz tuzaklardır. Sınırlayıcı inançlarınızı aşmak için öncelikle bunların tam olarak ne olduğunu belirlemeniz önemlidir. Bunu yapmak için kendinize şunu sorun: Kendimle ilgili, ilerlememi engelleyebilecek inançlarım nelerdir? Cevaplarınızı yazın, sınırlayıcı inançların üzerini çizin ve onların yerine yeni olumlamalarınızı yazın. Cevaplarınızı not edin ve ardından olumsuz duygularınızı olumlu olanlarla değiştirin. Sınırlayıcı inancınız 'Bir erkek olmadan ben eksiğim' ise, bunu 'Ben olduğum gibi eksiksizim' ile tersine çevirin. Bir adım daha ileri gitmek için, bir dahaki sefere kendinizi değerinizi sorgularken veya “Bunu hak etmiyorum” derken bulduğunuzda, duraklayın ve neden hak ettiğinizin tüm nedenlerini düşünün.
6- Enerjinizi kontrol ettiğinizden ve değiştirdiğinizden emin olun
Dünyaya yaydığımız enerji, geri aldığımız enerjidir. Bu, düşünceleriniz veya duygularınız aracılığıyla sürekli olarak negatif enerji gönderiyorsanız, aynı enerjiyi size geri çekeceğiniz anlamına gelir. Öte yandan, enerjinizi değiştirebiliyorsanız aynı zamanda daha fazla pozitifliği çekeceksiniz, bu da hedeflerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olacaktır. Neyse ki, enerjinizi yükseltmek aslında oldukça basittir: Her sabah başlayarak neşe ve mutluluk duygularını geliştiren etkinliklere odaklanın. bu ister başka biri için iyi bir şey yapmak olsun (bir arkadaşa veya aile üyesine yardım etmek, anlamlı bir kuruluşa bağış yapmak, gönüllü olmak) bir meditasyon seansı ya da hızlı bir yoga dersi ile, doğada biraz zaman geçirmek ya da kendinize hak ettiğiniz bir kişisel bakım ile kendinizi şımartmak olsun, iyi gelecektir. Ek olarak, nasıl hissetmek istediğinize de odaklanabilirsiniz. Hayatınızda daha fazla sevgi istiyorsanız, niyetinizi daha sevgi dolu olmaya ayarlayın. Nezaket arıyorsanız, enerjinizi empati ve şefkate odaklayın.
7- Esnek olun ve sürece güvenin
Bütün bu süreç akışkandır. Attığınız adımların inancınız kadar önemli olmadığına, bu nedenle hareketlerinize, vizyonlarınıza ve netliğinizin yanı sıra 'güçlere' güvenin. İnanç, güçlü bir motive edici ve yol gösterici bir güçtür.
8- Evet, aşkı tezahür ettirebilirsiniz
Tezahür hakkında en iyi kısım, geniş kapsamlı uygulamalarıdır. Çekim yasası sınır tanımıyor. Bir kez tezahür etme sürecinizi aramaya başladığınızda, neyi veya ne sıklıkta veya ne kadar tezahür ettireceğinizin bir sınırı yoktur. Buna yeni arkadaşlıklar ve romantik ilişkiler de dâhildir. Bununla birlikte, yalnızca hedeflerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olacak bireyleri tezahür ettirmek önemlidir. Yalnızca dönüştüğünüz kişiye ilgi duyan insanları çekmek isteyeceksiniz.
9- Aynı şey para için de geçerli
Parayı tezahür ettirme süreci, daha önce bahsedilen aynı adımları takip eder; bununla birlikte, Manifesting Your Dreams'in yazarı Marla McKenna, finansal tezahürün şükrandan kaynaklandığını vurguluyor. Parayı tezahür ettirmenin püf noktası, sahip olduğunuz bolluğa bakmak ve bunun için minnettarlığı ifade etmektir. Yani, zengin olmak için mücadele ediyor olsanız bile şu anda cebinizde olan parayı ve refahı memnuniyetle karşılayarak faturalarınızı ödeyin, titreşiminizi yükseltin ve sınırlayıcı inançları engelleyin. Kısacası, sahip olmadıklarınıza değil, sahip olduklarınıza odaklanın.
İstediğiniz bir şeyi tezahür ettirmenin en hızlı yolu nedir?
Bir şeyi tezahür ettirmenin en kolay yolu, ne istediğiniz konusunda net olmaktır. Evrene karışık sinyaller vermeyin ve harekete geçin. Hedeflerinize ulaşmak için çalışmak zorunludur. Evrene ne istediğinizi sorun ve başarı veya başarı belirtilerine dikkat edin. Sizi hayallerinizi gerçekleştirmekten alıkoyan tek şey yine sizsiniz. Aklınızda canlandırabildiğiniz şeyi ellerinizde tutabilirsiniz. Öyleyse işe koyulun!
Karma, Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle birlikte kullanılarak; karma yasası, karmik plan ve karmik telafi gibi farklı anlamlara gelen terimlerin oluşturulmasında kullanılmıştır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Taoizm, Sihizm ve teozofide kullanılan bir terimdir.
Genel bakış
Karma; hem fiziksel hem de zihinsel her türlü eylemin sonuçlarının kaçınılmaz olduğunu ifade eder; düşündüğümüz her şey ya da yaptığımız her eylemin sonuçlarının, bizi bu yaşamımızda ya da sonraki yaşamımızda etkileyeceğini söyleyen bir kuraldır. Yani; gerçekleştirmiş olduğumuz, fiziksel ya da zihinsel her türlü eylemin etkilerini şu anki gerçek yaşam içinde görmesek bile, bir sonraki yaşamımızda bu etkiler mutlaka kendini gösterecektir.
Hint dinlerindeki Karma öğretisi, “yeniden doğuş” inanışı olan Samsara ile bağlantılıdır. Sebep –sonuç (etki-tepki) ilkesinin geçerliliği ruh var oldukça devam eder. Hinduizm, Budizm ve Jainizm‘de Karma; herhangi bir eyleminin veya düşüncenin sonucunun, her şekilde sadece o kişiyi etkilediğini ifade eder.
Karma, Tanrı’nın ya da dünyada bir hâkimin hüküm vermediği, “ilahi bir lütuf” ya da “ceza” olmadan, kişinin kendini değerlendirdiği bir öğretidir.
Yeniden Doğuş Döngüsünü (Reenkarnasyon) sadece kötü eylemlerde bulunup, kötülük düşünenler değil, aynı zamanda iyilik yapıp, temiz niyetli olanlar da yaşayacaklardır. Son amaç ise bu şekilde devam etmeden, Karma’nın sona ermesidir.
Budizme göre karma yasası
Budizm’deki Karma öğretisini anlamada “kendin-değil” ve “Koşullu Oluşum” kavramları önem taşır. Budist öğretisine göre (Dharma); “Ben” ifadesiyle bir insanı tek bir ruh olarak sınırlamak, gerçekliğe uygun değildir. Bir insan, sadece kendi varlığıyla ya da ruhuyla ifade edilmesinden çok daha fazlasıdır. İnsan varlığının ait olduğu, sürekli değişen beş yaşamsal durum başlıkları şunlardır: iç organlarının da dâhil olduğu somut bedeni; duyguları; dünyevi çıkarları; ilgi, arzu, özlem, amaç gibi ruhsal istekleri ve son olarak bilinçli olmasıdır. Bu sürekli değişen durumlar koşullu oluşumun kanunudur. Her eylem, maddelerden ruha kadar dünyadaki her şeyi yeniden düzenler.
Karma bu durumda, budist yazarlar tarafından “esas, temel, asıl” şey olarak kullanılır. Bu anlamda, ruhani istekler, dünyanın yaradılışı ve onu takip eden düşünceler ve eylemlerin anlamını ifade eder. Tüm eylemler ve düşünceler, Karma’yı oluşturur ve karmaşık dünyaya yön verir. Budist öğretisinin amacı, Karma’ya daha fazla yol açmamak ve bu döngüye bir son vermektir. Bunun için yapılması gereken ilk adım, Karma bağlığına yol açan, ruha zararlı üç sebebi anlamaktır. Bunlar; Hırs (Lobha), öfke ve nefret (Dosa), cahillik (Moha) olarak sıralanır. Olumlu Karma için üç yol ise; alçak gönüllülük, insaniyet (şefkat, iyilik) ve anlayıştır.
Bir eylem sonucunda oluşan Karma’nın niteliğini, o eylemi yapmanın temelindeki amaç (Cetana) belirler. Budist öğretisine göre, bedensel eylem türlerinden olan düşünce ve konuşma, Karma’da büyük önem taşır. Karma etkisinin oluşum zamanıyla ilgili üç farklı Karma türü vardır:
- Yaşandığı esnada oluşan Karma (Pali dilinde: Ditthadhamma-vedaniya-kamma)
- Önceki yaşamda oluşan Karma (Pali: Upapajja-vedaniya-kamma)
- Sonraki yaşamda oluşacak Karma (Pali: Aparapariya-vedaniya-kamma)
Bazı eylem ve davranışlar, sonucunda Karma oluşturmayabilir. Gereken durumlarda bu etki yaşanmayabilir veya önemsiz ölçülerde şiddete karşı tepki olaylarında, örneğin; iyi niyetler olumsuz sonuçlardan fazla olduğu zamanlarda, Karma etkisi oluşmayabilir. Bu durumda etkisiz Karma (Pali: Ahosi-kamma) söz konusudur.
Karma etkisi farklılıklar gösterebilir:
- “Yeniden doğuş” ile oluşan Karma Janaka-kamma: Yeniden doğuşla (reenkarnasyon) ve bulunduğu topluluğun koşullarıyla sınırlı yaşanır.
- Yardımcı Karma Upatthambhaka: Hiçbir Karma etkisi yoktur ve yalnız hareket ederek yaşanır.
- Zulmeden Karma Upapilaka: Karma etkisiyle baskı yaşanır.
- Yıkıcı, tahrip edici Karma Upaghataka: Diğer Karma etkilerinden daha fazlası yaşanır.
İstemeden yapılan eylemler için bir düzenleme yoktur. Bir eylemin temelinde ne kadar az art niyet varsa o kadar az Karma toplanır, oluşur.
Şu sözler buna işaret etmektedir: Her kim bir başkasına eziyet ediyor ve buna rağmen iyi bir yaşam arzu ediyorsa, o kişi bir sonraki yaşamında asla mutlu olmayacaktır. Her kim diğerleriyle iyi anlaşıyorsa ve iyi bir yaşam arzu ediyorsa, o kişi bir sonraki yaşamında mutluluk bulacaktır.(Dhammapada M.Ö 3.yüzyıl) Eylemlerin failini bulamayız; etkiyi yakalayan hiçbir “varlık”. Sadece boş şeyler geçer gider önümüzden: bu şekilde anlayışa kavuşan kişi, doğru bir bakışa sahiptir. Ve eylem ile etki bu şekilde gerçekleşip ilerlerken, köke bağlılık nedeniyle kimse tıpkı tohum ile ağaçta olduğu gibi hiçbir başlangıç asla bulunamaz. (Vis. XIX) Culakammavibhanga Sutta.
Anlamları
Terimin dört farklı anlama gelmesi anlamının Batılılarca iyi kavranamamasına ve kimi zaman tek anlamıyla kullanılmasına neden olmuştur. Terim Doğu’da şu dört anlamda kullanılır:
- Bedensel hareketler (söz, davranış) veya zihinsel hareketler (niyet, düşünce, imaj oluşturma). Bunlar “neden”dir.
- Bu hareketlerin sonucu. Bunlar “sonuç”tur.
- Bireyin şimdiki ve geçmiş yaşamdaki hareketlerinin sonuçlarının toplamı. Bunlar, nedenler toplamı olarak oluşan "mukadderat"tır.
- Manevi alemdeki nedensellik kuralı (yasa).
Karma yasası ve karmik plan
Zen sisteminde karma yasası öte-alemdeki yaşamı ve tekrar doğuşları belirleyen evrensel nedensellik yasasıdır. Yani Upanişadlar’da belirtildiği şekilde karma yasası insanın şimdiki ve geçmiş yaşamında yaptıklarıyla karşılaşmasıdır. Yapılan hareketlerin karşılığı olarak yaşanması gereken sonuçların planlı ve programlı bir şekilde düzenlenmiş haline “karmik plan” denir.
Karmik planın oluşumu
Kişi her an iradesiyle yeni hareketler yapmakta olduğundan karmik plan kısmen belirli, kısmen oluşum halindedir. Bu bakımdan karmik planın oluşum süreci ve bu süreçteki hareketler üç grupta ele alınır:
- Mukadderat üzerine bir etkide bulunmuş hareketler (agami-karma)
- Neden oluşturmuş ve mukadderat üzerinde bir etkide (sonuçta) bulunma sürecine girmiş hareketler (prarabdha-karma)
- Birikmiş, fakat henüz mukadderat üzerinde bir sonuç oluşturmamış hareketler..
Karma yasası ve Samsara
Karma yasası, kısaca, her yaşamın, önceki yaşamlarda yapılan hareketlerin sonucu olarak belirmesi esasına dayanır. Yani, kişinin yaptığı hiçbir hareket sonuçsuz kalmayacak ve kişinin mukadderatının belirlenmesinde bir neden oluşturacaktır. Hiçbir neden, herhangi bir sonuç yaratmadan yok olup gitmez. (Bu, felsefe ve bilimde "nedensellik kuralı" olarak adlandırılır.) Dolayısıyla samsarayı esas alan Doğu öğretilerinde her yaşam ve her yaşamdaki koşullar, önceki yaşamlarda yapılan hareketlerin bir bileşkesi olarak meydana gelmekte olup, o yaşamda yapılacak hareketler de bir sonraki yaşamı ve koşullarını belirleyici bir etken olacaktır.
Daha kısa olarak ifade etmek gerekirse, Doğu’nun karma yasası bir Türk atasözüyle tek cümleyle şöyle ifade edilebilir: “Ne ekersen onu biçersin.”
Hindu mitolojisinde yasaları uygulayan, yasanın somutlaşmış biçimi olan karma ilahlarına Lipikas adı verilir.
Jainizme göre karma yasası
Jainizm’de Karma öğretisi, Hindistan kökenli diğer dinlerle kıyaslandığında farklılık gösterir. Jainizm’de Karma, sadece eylemlerin sebep ve sonuçlarının kaçınılmaz olduğuna dayalı yasa olarak değil; ayrıca bunların temelini kavrama bilincidir. Jainizm taraftarları bu anlamda ince maddelerden oluşan, algılanamayan “Karma parçaları”ndan veya “karmik töz”den bahsederken, iki ayrı kategoride sınıflanan toplam 148 çeşit tözün varlığını savunurlar.
Bu geniş kapsamlı sınıflandırma, “Dokuz Gerçek” (nava tattvani) öğretisinin temelindeki detayları açıklayarak, kavramayı sağlayan, yol gösteren bir kılavuzdur, bir rehber kitaptır. Amacı; öğrencilerin, Jain öğretisinin önemli koşullarını teoride başarılı bir şekilde anlamalarına yardımcı olmaktır.
Birbirini takip eden konular, örneğin; Karma etkisinin nasıl meydana geldiği, hangi şekillerde ortaya çıktığı, Karma etkisinden ne şekilde kurtulunacağı ve ayrıca var olan Karma’nın nasıl azaltılacağı, Yeniden Doğuş Döngüsü’nden (Reenkarnasyon) ne şekilde kesin olarak kurtulunacağı konuları pratik olarak açıklanmıştır. “Dokuz Gerçek” öğretisinin çıkış noktası, Jain düşüncesine göre tüm evrende var olan iki temel öz’ün (dravya) şeklidir. Bunlar:
- Bilinç; sonsuz sayıda insan ruhundan oluşan bilinç.
- Bilinçsiz; beş kategoriye ayrılan (1) Madde, Karma olarak sayılan; (2) Uzay, boşluk (akasha), (3) Hareket alanı (dharmastikaya), (4) Huzur, sessizlik alanı (adharmastikaya) ve son olarak (5) Zaman (kala)
Karma anlamıyla “Madde” ve Ruh arasındaki sorunlu ilişki, bu tanıma göre Yeniden Doğuş Döngüsü’nün (samsara) işleyişidir.
Bilinçsizce yapılan eylemler (mithyatva) sonucunda, ruhlar, evrenin sonsuz başlangıcından beri var olan sayısız Karma’lar yaşar. Bu sayede Karma her bir ruhun cismi bedeninde toplanır; bu bir tür ince tözden bir araya gelen bir kabuktur; ruh bunu sarar ve artan bir yoğunluk derecesi ile iki ayrı kabukla daha birleştirir. Bilinçsizce, cahilce kavramı (mithyatva) bu bağlamda her ruhun Samsara döngüsüne bağlı kalması ve kendi öz varlığını unutması anlamına gelir. Karma etkisiyle, bireylerin kişiliğinin oluşmasında ortaya çıkan sonuçlar, özellikle beden ve bedenin fonksiyonlarının bilinçsizce davranması; sınırsız algılama (anant darshan), her durumu idrak etme, her şeyi anlama (ananta jnana), sonsuz enerji ( ananta virya) ve sonsuz mutluluk (ananta sukha) gibi içimizde saklı bulunan özelliklerdir. Bu özelliklerin açığa çıkmasıyla, bilinçsizlik yavaş yavaş azalır ve sonunda Karma etkisi altında kalma, bu döngüye bağlı olma zorunluluğu ortadan kalkar. Ruhun, bu her iki farklı olası görüntüsünü birbirinden ayırt etmek için, Jainizm’de “birbiriyle bağlantılı, bağlı” (samsari) ve “birbirinden bağımsız” (mukta) ruhlar olarak belirleyici özellikler vardır. Duruma bağlı olarak ruh dönüşümü, dört farklı şekilde ortaya çıkar. Bunlar; insan dünyası (manushya), bitki ve hayvan dünyası (tiryancha), göksel Tanrılar dünyası (devaloka) ve yedi cehennem’dir (naraki). Hatta dağlar, kayalar, tepeler, nehir, çayır, çimen, rüzgâr ve fırtınalar, Jain inancına göre, Samsara döngüsü içinde bulunan sayısız ruhların var olduğu dünyada insan dışındaki her şeyin varlığını sona erdirebilir; çünkü tek bir varlık olarak insan tüm kurtuluş çözümlerini beraberinde getirir.
Tüm Karma’larından arınmış bağımsız ruh “Siddha” olarak adlandırılır. Siddha’ların, sınırsız kazanım ve sonsuza dek var olmak gibi, “Siddhashila”, yani evrenin en yüce mertebesiyle mükemmel uyum içinde ve Samsara’da –birincil dünyada- Karma etkisinden tamamen arınmış bir şekilde var olmak gibi doğal özellikleri vardır. Bu özel ruhlar saf bilinçle var olurlar; onların varlığında, düşünce, duygu, arzu yoktur, bedensel dürtülerden arınmışlardır.
Jain’lerin uygulamalı olarak, dünyadaki olayların temelini oluşturan maddelerin her birini farklı özellikleriyle öğrenmeleri, bilinçsizce yaşamaktan uzak kalmaya çalışmaları ve doğa olaylarına uygun yaşamaları ve bunların sonunda, tüm maddelerden bağımsız yaşamayı (kaivalya) öğrenmeleri gerekir.
Karma etkilerinden ilerki zamanlarda sakınmak için, Karma etkilerinin sebeplerinin, çok iyi öğrenilmesi gereklidir. Sakınılması gereken tek sebep sadece bilinçsizlik değildir. Kişinin kendi kontrolünü kaybetmesi (aviratti), düşüncesizlik (pramada), hırs, öfke, gurur gibi tutkular (kasaya), ayrıca beden, konuşma ve zihin faaliyetlerinin etkilerini de Karma oluşturur.
Ayrıca Karma çeşitleri, amaçlara göre farklılıklar gösterir ve iki ana gruba ayrılır.
Zararlı Karma (Ghati karma)
- Jnana-varaniya karma: “Her şeyi idrak eden, her şeyi bilen Ruh”u bozan, Karma’dır.
- Darshana- varaniya karma: Ruhun sınırsız algı yeteneğini köreltir.
- Mohniya karma: Doğru algılama, doğru davranma, doğru hareket etme yetisini azaltır, böylece ruh kendini diğer maddelerle özdeşleştirir.
- Antaraya Karma: Ruhun sonsuz enerjisini azaltıp iyi eylemler yapmaya engel olur.
Zararsız Karma (Ahgati Karma)
- Vedniya karma: Mutlulukla birlikte üzüntü de vererek, ruhun aşırı mutluluk hissetmesini engeller.
- Nama karma: Sadece beden üzerinde yaşanır ve böylece herhangi bir şekli olmayan ruhun varlığını gizler.
- Gotra karma: Ruhun sakinliğini, huzurunu bozar ve ayrıca bu Karma, kişinin hangi Kasta ait olduğunu, hangi aileye mensup olduğunu, toplumdaki yerini ve kişiliğini belirler.
- Ayu karma: Kişinin ölüm zamanını belirler ve böylece ruhun ölümsüzlüğünü gizler.
Sadece, tamamen ruhu etkileyen zararlı Karma’lar, yaşam süresini azaltabilir. Bunun üstesinden gelebilmek için “Kevala jnana”, yani “Her şeyi bilmek, anlamak, idrak etmek” uygulanmalıdır. Bu durum “Kevali” (her şeyi bilen), “Arihanta” (kutsal olan), “Jaina” (galip olan, yenen) şeklinde ifade edilir.
Zararsız Karma, bedeni doğru kullanmayı sağlar ve bu fiziksel ölüme kadar geçen süre için gereklidir. Bu “Kevali” durumu, ölüme kadarki süre için çok önemlidir. Bu aşamada ruh, yeniden bedenleşme için kendini tamamlar ve Siddha olma yolunda ilerler. Karmik etkilerin ruha bağlı olarak ortaya çıkması, bu süreçte sorumlu olunan eylemleri bilinçli olarak etkiler. Karma etkileri ruhta var olduğu sürece, eylemleriyle kişi belli bir olgunluğa erişse bile, Karma kişide sürekli etkisini gösterir. Bu durumda bu etkiler ya kısa bir süre içinde ya da bir sonraki Yeniden Doğuşun hemen ardından kendini gösterir. Sürekli olarak kendini yenileyen ve ilerleyen Karma etkisi, ruha bağlı olarak, değişim sürecinde dünyevi olaylardan da etkilenir. Karmik etkilerin ruhta var olmasıyla birlikte, birçok karma, kişinin her eyleme bakış açısı doğrultusunda ortaya çıkar. Davranışlarda ne kadar doyumsuzluk, açgözlülük, kızgınlık, sinir varsa ruh içinde o kadar çok Karma oluşur. Ruh sakinlik, dinginlik (madhyastha) ve merhametle (karuna) kendini geliştirir ve böyle davranmakla çok daha az Karma etkisi oluşur.
Asıl amaç, kendini temizleme, arınma ve yeni Karma etkilerinin oluşmasını durdurmaktır. Bu amaç için Jainizm‘de çeşitli ahlaki davranış kuralları ve uygulamalar vardır. Bunlar:
- Dikkat edilmesi gereken “beş itina” kuralı (samiti): öğrencilere öğretilen; 1.Yürümek, 2. Konuşmak, 3. Sevap kazanmak, 4. Çevredeki her nesneye ve çöplerin temizlenmesine dikkat etmek, 5. Hiçbir canlıya zarar vermemek.
- Üç Kısıtlama (gupti), 1. bedeni, 2. konuşmaları, 3. ruhu kontrol edebilmek.
- On Erdem (yati dharma): 1. Hoşgörülü olmak, 2. Alçak gönüllük, 3. Temiz ahlaklı, namuslu olmak, 4. Tok gözlü, sade olmak, 5. Dürüst olmak, 6. Kendine hâkim olmak, 7. Dünyevi duygulardan arınmış olmak, 8. Özverili olmak, 9. Sükûnetli, sakin olmak, 10. Mütevazı olmak
- On iki Görüş, (Düşünce) (bhavna): 1. Kararsız olmak, 2. Savunmasız olmak, 3. Yeniden Doğuş, 4. Ruhun yalnızlığı, 5. Bilinçli ve Bilinçsiz olma arasındaki ayrım, 6. Beden Kirliliği, 7. Karma Etkisi, 8. Karma etkisinin durması, 9. Karma Yapısı, 10. Dünyanın Fani, geçici oluşu, 11. Üç İyilik Kuralını Gerçekleştirmenin Zorluğu (Aydınlanmanın Azalması), 12. Doğru Öğretinin Bulunmasının Zorluğu.
Yeni Karma’ların yaşanmaması ancak toplanan Karma’ların sona ermesinden sonra olur. Bu durum, katı çilekeşlik, dervişlik (tapas) uygulamalarının sonucunda meydana gelir. Jainizm’de 2 tür dervişlik vardır.
- Dışa dönük dervişlik (bahya tapas): Arzuların ortaya çıkmasına karşı vücudu disiplin eder. Bu dervişlikteki uygulamalar; düzenli oruç tutma, belli bir süre tamamen yeme ve içmeden uzak durma (anashana); açlık hissini bastırmayacak şekilde daha az yeme (unodari); beslenme ve yaşam için ihtiyaç duyulan maddelerde kısıtlama (vrtti-parisankhyana); yağ, süt, çay, tatlı, kızartma, baharatlı gıda ve meyve sularından uzak durma (rasa- parityaga); aşırı sıcak ya da soğukta yalın ayak yürümenin veya saçın çekilmesinin verdiği acı gibi fiziksel ağrılara karşı dayanıklı, iradeli olma (kaya-klesha); içe dönük bir halde, bir yerde yalnız ve huzurla oturmaktır. (sanlitana)
- İçe dönük Dervişlik (abhyantara tapas): Kötü eylemlerden pişmanlık duymak (prayashchitta); keşişlere, dervişlere, rahibelere, yaşlı insanlara karşı alçak gönüllü davranmak (viyana); keşişlere, dervişlere, rahibelere, yaşlı insanlara, dertlilere, hastalıklılara yardımcı olmak (vaiyavrata); kutsal yazıları ve dersleri dikkatlice dinlemek (svadhyaya); meditasyon, derin düşünme uygulamaları yapmak (dhyana); beden, konuşma ve zihin faaliyetlerinden kaçınmak (kayotsarga) gibi uygulamalarla ruhu temizlerler.
Sürekli uygulamalar sayesinde dört kötü Karma etkisi ortadan kalkar ve “Kevala-Jnana”, yani her şeyi bilme, idrak etme, anlama aşaması başlar. Ölüm zamanına kadar, dört zararsız Karma’lar ruhtan ayrıldığında “Moksha”ya (Nirvana) ulaşılır. Moksha (Nirvana), Yeniden Doğuş’un nihai kurtuluşudur. Oraya varan Ruh, evrenin en yüce yerindedir ve orada sonsuz mutluluk ve huzura kavuşur ve bir daha asla karışık Samsara döngüsüne dönmez.
Yorumlar
Yorum Gönder